Maktul
Sakinleşmek adına yapabileceğim tek şey yüzümü yıkamaktı. Yüzümü kurularken, boy aynasının karşısına geçtim. Önceki sahibi tarafından çöpün kenarına terk edilmişti, büyük bir kısmı çatlaklarla doluydu. Çatlaklara yansıyan yüzüm her zamankinden daha bitkin, gözlerim ise suluydu. Birisi yüzüme kül serpmişçesine solgundum.
Geçti dedim kendi kendime. Dışarıdaki her kimse ya dışarıda kalmaya devam etti ya da tam beynimin içindeydi? Suratımda kalan son birkaç su damlasını silerken aynada bir şey fark ettim. Sönen bir ateşten yükselen siyah dumanlara benziyordu.
Odada bir şey mi yanıyordu? Yangın çıkaracak hiçbir şeyi ulu orta bırakmazdım!
Başımı çevirip omzumun üzerinden geriye baktım. Tüylerim diken diken olurken şaşkınlık ve dehşet kanıma işledi.
Banyonun girişinde biri vardı.
Odamın gölgelerine saklanmış, kedi gibi gözleri olan biri...
Yılan mı?
Yüzüme tokat gibi çarpan bir sesle “Çığlık atmanı beklerdim” dedi.
Sesi öyle bir tetikleyiciydi ki, sahip olduğum 86 milyon nöronun 86 milyonu da bilinçsizce itaat etti ve boğazımı yırtan bir çığlık yükseldi bedenimden! Kendi gürültümün içinde "Doğru tepki" dediğini duymuştum.
Benim kontrolümde kalmış birkaç nöronun komuta ettiği elim, banyo kapısını hızla kapadı. Tir tir titreyerek çevirdim kilidi.
Eve nasıl girmişti?
Kilidi zar zor tutan mutfak kapısı, biraz zorlayarak kırabileceğiniz ön kapı, pas tutmuş arka giriş...
Giriş için seçenek ne yazık ki çoktu.
Kulağımı kapıya, kalbimi göğüs kafesime dayadım.
5 dakika geçti.
10 dakika, koşarak yol aldı.
Ama içeriden bir çıt sesi bile yükselmedi.
Hala orada mısın?
Oradaysan neyi bekliyorsun?
Kapıyı kırabilir veya tehditler yağdırabilirdi. O pozisyonda ne kadar durduğumu bilmeden bekledim. Yine yeniden hiçbir ses yükselmedi.
Gerçek miydi tüm bu olanlar? Yoksa zihinimin tatsız oyunu devam mı ediyordu? Zihnimde öyle bir şey yaratmış olabilir miydim?
Sonsuzluk gibi gelen bir bekleyişin ardından korkudan çalışmayı kesen beynimde bir yaşam sinyali belirdi. Bitkiler diyordu bana. Yan odadaki minik sera bu kapının ardında benden çok uzaktaydı. Korumasız bir biçimde! Bu yüzden kapıyı açma derdine girişmemişti.
Aradığını bulduğu için!
Az önceki korkuma artık bariz bir çaresizlik eklendi. Hayatta kalmamı sağlayan şeyleri kaybedersen nefes almanın pek bir faydasını göremeyecektim. Terli avuç içlerim kapıyı olabilecek en sessiz şekilde araladı. Odayı bir güvenlik kamerası gibi dikkatle taradım.
Pencere açıktı ve buraya tırmanıp mı içeri girmişti? Ani bir rüzgarla perdeler havalandı. Sessizce attığım iki adım sonra odanın ortasında durup etrafı dinlemek için birkaç saniye bekledim. Diğer odalardan yükselen herhangi bir tıkırtı ya da ona benzer bir şey duymayı bekliyordum.
İnce tişörtümü delip, tenime ulaşan bir sıcaklık yayıldı sırtıma. Benden başka bir bedenin varlığıyla tıpkı bir kedinin tüyleri gibi kabardı ensemdeki tüyler. Beynimdeki güvenlik mekanizması alarm veriyor, tehlike diye bağırıyordu! Bir erkeğe ait olan duygusuz ses hemen arkamdan yükselmişti.
"Cesurca"
Cesurca mı?
Sözlük anlamı neydi?
Cesaret denen şey, kırıntısını dahi bırakmayarak terk etmişti beni. Pılını pırtını toplayıp gittiğinde, titreyen bir kan ve et torbasından ibarettim.
Beni ayakta tutan tek şey hayatta kalma içgüdümdü.
İşte tam da o anda, sinirlerim inceldiği yerden koptu.
Kaçak 1. Bölüm - Okumak için Tıkla
Kaçak 2. Bölüm - Okumak için Tıkla
Kaçak 3. Bölüm - Okumak için Tıkla
Kaçak 4. Bölüm - Okumak için Tıkla
Kaçak 5. Bölüm - Okumak için Tıkla
Kaçak 6. Bölüm - Okumak için Tıkla
Kaçak 7. Bölüm - Okumak için Tıkla
Kaçak 8. Bölüm - Okumak için Tıkla
Kaçak 9. Bölüm - Okumak için Tıkla
Kaçak 10. Bölüm - Okumak için Tıkla
Kaçak 11. Bölüm - Okumak için Tıkla
Kaçak 12. Bölüm - Okumak için Tıkla
Kaçak 13. Bölüm - Okumak için Tıkla
Kaçak 14. Bölüm - Okumak için Tıkla
Kaçak 15. Bölüm - Okumak için Tıkla
Kaçak 16. Bölüm - Okumak için Tıkla
Kaçak 17. Bölüm - Okumak için Tıkla
Kaçak 18. Bölüm - Okumak için Tıkla
Kaçak 19. Bölüm - Okumak için Tıkla
Kaçak 20. Bölüm - Okumak için Tıkla
0 Yorumlar