Advertisement

Sen Çizemezsin Çünkü: Hobiler Fobilerimiz mi?

Çizmek yetenek mi alışkanlık mı?


 Hadi hep beraber ilk okulda çizdiğimiz resimleri hatırlayalım. Yüzde doksanımızın en az bir kere çizdiği artık klasikleşen bir tablo canlanmış olmalı gözünüzde. Birkaç dağ arasından akan bir ırmak, mevsime göre bacası tüten bir köy evi.
Peki ya sonrasını hatırlıyor musunuz?
Çizmek hayatınızı bi parçası mı yoksa unutulan bir anısı mı oldu?
Peki çizim neden Kimileri için fobiyken kimilerimiz için ise hobi?

Sen Çizemesin Çünkü...

Çizmek gibi diğer hobilerin temeli alışkanlıklara dayanmaktadır.
Alışkanlık deyince aklımıza gelen, genelde zorlanmamıza gerek kalmadan vakit öldürmek için yaptığımız aktiviteler olabilir. Abur cümbür tüketmekten tutunda, dizi izlemeye, tv programlarını takip etmekten sosyal medyada stolk yapmaya kadar zamanımızı öldüren alışkanlıklarımız var.
Arthur Koestler “Yaratıcılık, alışkanlıkların özgünlük aracılığıyla yıkılmasıdır” der.
Fırçasını rastgele sallayan bir ressamın yeni sonuçlar ortaya koyması alıştırma yapılmış olan becerileri sayesinde olur.

Çoğu kişi ben çöp adam bile çizemem der ve bu bahanesine sıkı sıkıya tutunur.
Oysa insan beyni karar verirken alışkanlıklar ve alışkanlıklara karşı verilen duygusal tepkilerin bir bütününden yola çıkar. Yani günün sonunda inandığınız şeye dönüşürsünüz. Eğer oturup hiçbir şey yapmamaktan keyif alırsanız, beyniniz bu etkinliğe meyilli hale gelecektir. Etkinliklerden kaçınmak sizin için bir etkinlik halini alacaktır.

Çizim yapmak ekseninden hareket etsek de etkinlik örneğinde olduğu gibi bunun çapını büyütebilir ve alışkanlıklarımızı şöyle bir gözden geçirebiliriz. Kitap okumak? Koşmak? Müzik dinlemek? Çizim yapmak? Film izlemek?

Şöyle düşünün: Çevrenizde bulanan diğer insanlara göre daha iyi bir okuyucu olabilirsiniz, peki ama nasıl? Cevap çok basit: Vaktinizin çoğunu okumaya ayırarak!

MOTTO: Arzuladığınız şey alışkanlığınız, alışkanlığınız olan şey ise yeteneğiniz olsun!

PEKİ BU MOTTOYA NEDEN UYMALIYIZ?

Yaratıcı Tür kitabını görmüş ya da okumuş olabilirsiniz orada şöyle bir paragraf geçer:

Yeni fikirleri ortaya koymazsak onlara yaşam vermek için çırpınır dururuz. Ancak otomatik davranışlar(alışkanlıklar) yenilik üretemez. Yenilik üretiminin aracı, yönlendirilmiş davranıştır ve yaratıcılığın nörolojik temelini oluşturur.

Standart bir alışkanlığın dışına çıkmanızı sağlayan şey o alışkanlık ile ne yapmak istediğinizdir. Daha çok çizmek mi yoksa daha çok okumak ya da yazmak mı?

Bu hepimizin ulaşabileceği açık bir kaynak değil mi? Hepimiz zihnimize ve alışkanlıklarımıza erişim sahibi değil miyiz ki? Kimileri kendisini 5 adım ileri götürürken bizler  neden aynı yerimizde sayıyoruz?

Bir araştırmadan bahsedeyim. İntel firması 2016 yılında yaptığı bir incelemeye göre Türkiye’de çocukların yarısı hayal kurmuyormuş.
Yetişkinlerin ise yalnızca %14’ü hayal kuruyormuş.
Böyle bir ortamda kurulan hayaller neler peki?
İş sahibi olmak, para kazanmak, ev araba sahibi olmak...
Hayal kurmayı bilmeyen bir genç nesil ve yine hayali gelecek kaygısıyla şekillenmiş bir yetişkin nesil...
Durum bundan ibaret olunca bırakın alışkanlıkları şekillendirmeyi, hobi edinebilmek bile bir lüks halini almaktadır.

İşte tam da bunu reddetmek ve lüks değil bir ihtiyaç olduğunu kendimize söylememiz gerekiyor. Buna ihtiyacımız var. Alışkanlıklarımızın bizi değil de bizim alışkanlıklarımızı şekillendirdiğimiz bir üretme biçimine ihtiyacımız var. Çünkü hayal olmadan üretmemiz, üretim olmadan ise benlik edinebilmemiz ve sonrasında sosyal düzeyde gelişmemiz mümkün değil.

Eğer ki gözümüzde büyüttüğümüz o yeteneklerden birine sahip olduğunuzu düşünmek sizin için bir hayalse, yapacağınız ilk şey o hayali gerçekleştirmek için bir adım atmak olsun!

Çünkü kendinize yatırım yapmak zorundasınız. Evinize yol su elektrik için sunduğunuz imkanları, kendinize bilim ilim sanat içinde sunmalısınız, bunların yemek yemek kadar hayati bir ihtiyaç olduğunu görmelisiniz. Kendinize katma değer olacak şeyler sunmadan, ürettiklerinizle bölüm sonu canavarını geçemezsiniz. Size sunulan seviyede kalmak için çırpınır canavarın ulaşamayacağı alanları özgürlük alanım ilan edersiniz.

Özgürlük için ANAYOLDAN SAPMANIZ gerekir. 

Canavarın üzerine gidip bir üst seviyeye geçmeliyiz.

Kendinizi ölçmeli ve tartmalısınız kendi kendinizle kritik bir görüşme hesaplaşma yapmalısınız, çünkü alışkanlık diye basite indirgediğiniz şeyler sizin kendinize biçtiğiniz değer.

0’da bir değerdir ve başlamak için hiç bir zaman geç olmadığını söyler. Ben yapamam ben çizemem ben okuyamam ben koşamam demeden önce ki BEN kim? Aslında ilk ona karar vermelisiniz. Karar verin ki kim olduğunuza sizin yerinize bir başkası karar vermesin.


Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle hoşçakalın 👋

Yorum Gönder

0 Yorumlar