Bir Garip Tesadüf Bir üst kata çıkmam çok kolay gibi gözüksede yirmi bir katlı bu bina eskisine nazaran artık daha fazla insan barındırıyor gibiydi. Daha fazla kurban. Oysa etraf kimse yokmuşçasına sessizdi. Daha ikinci kata çıkmışken fazlalaşan bir insan trafiği ile karşı karşıya kaldım. Bir sürü kutu, yine bir sürü insan tarafından bir odadan başka bir odaya taşı…
DevamıKoğuş Öğrendiğim son gerçekle kaçtığım yerin aslında yetimhane olmadığı gün yüzüne çıkmıştı. Gerçi oraya yetimhaneye denemezdi. Koğuş, semtin en uzak durulası yeriydi. Sadece dayak yediğim ve aç kaldığım günlerden ibaretti. Genellikle gün ışığıyla çalışmaya başlar, güneş batarken ise koğuşun derinliklerine inerdiniz. Koridora dizilen ranzalar, ranzalara dizilmiş iril…
DevamıKörlük Olduğum yerde donup kalmış gibiydim oysa yürümeye devam ediyor, yanımdaki gözcü ile eve geri dönüyordum. Ayaklarım tıpkı zihnim gibi bağımsızlığını ilan etmişti. Perçem senin yüzünden öldü. Bu gerçeğin içinde kısılıp kaldım. “Kuluçka ölürken ailesi ödüllendirilir, belliki kıymet verdiğiniz birisiymiş ama bu ailesi tarafından ona biçilen bir kader. Sizin …
DevamıKuluçka İnsan acısını nasıl yaşar? Oturup ağlar, bir şeyleri kırar ya da iyileşene kadar uyur? Bilemiyorum ben kılımı kıpırdatacak enerjiyi bile bulamıyordum. Eve kendimi sürüyerek gelmiş yatağa çıkamadan salondaki koltukta uyuyakalmıştım. Uyku boyunca gördüğüm tek bir şey vardı: Kanla sırılsıklam olmuş yarım bir yüz. *** Baygınlığa benzer uykudan uyandığımda ayak…
DevamıBulanık Göl “Bir gölge gibiydi” dedim Balıkçı’ya. “Cesedin başında bekliyordu” Balıkçı pazar yerindeki cenaze işleri esnasında ortalıkta gözükmemişti ta ki bu sabah mutfakta belirene kadar. Yüzümdeki soru işaretleri ile dolu ifadeye karşılık ne olduğunu sormuş ve cevap verme konusunda eskiye nazaran daha ihtiyatlı gözüküyordu. Mutfak masasının dökük ve çizik yüzeyi…
Devamı