"İnsanlar öğrenme dürtüsüyle doğarlar. Öğrenmeye karşı merak ve bundan duyulan zevk insanın doğasında vardır. Bunlar bebeklikten başlayarak zamanla yok edilir" demiş Deming!
Bunun dil öğrenmekle ne alakası var diyenleri duyuyorum. O zaman şöyle bir örnek vereyim size. Bir kedi ya da köpeğiniz olduğunu düşünün. Onun hergün yemeğini, suyunu vermeli, ilgilenmeli, onla oynamalı, iki tarafında sağlıklı vakit geçirmesine imkan sağlamalısınız. Bunu sadece 1 gün bile aksatmanız hiç hoş olmayacak sonuçlar doğurabilir değil mi? İşte öğrenme dürtüsü de tam olarak böyle bir şey. Sürekli ilgi alaka istiyor. Tıpkı yabancı dilin bizden beklediği ama göremediği ilgi gibi. Öğrenme dürtüsü ile dil arasında bir köprü var, herkesin kolay kolay geçemediği bir köprü bu. Bırakın geçmeyi görecek kadar yakınlaşmayı bile göze alamıyor bir çoğumuz.
İngilizce ya da herhangi bir dili "öğrenmek" kişinin kendini zorlaması, ezberlemeye çalışması, sırf gerekli olduğu için istemesi ile elde edilecek bir başarı değil. Adı üstünde 'Yabancı Dil'. Bambaşka bir kültür öğreniyorsunuz. Bu sebeble önce dilleri sevmeniz gerekir. Onlarla etkileşimden hoşlanmanız gerekir. O evinizdeki kedi gibi. Siz onu sevdikçe onunla ilgilendikle aranızdaki bağı güçlendirecektir. Ama iki tarafa da biraz zaman vermeli, tarafların birbirini tanıması için gereken neyse yapılmalıdır.
Şimdi İngilizce'yi neden bir canlıymış gibi ele alıyorsun diye soranlar olacak. Onlara cevabım, öğrenmek istediğiniz her bilgi aslında canlı. Hem de senden benden dünyada ki her insandan daha canlı. Onları algılamak için, deli gibi çalışmamız, kazanmak ve fidanlarını serpildiğini görmek için sabretmemiz gerekiyor. Bir ağaç gibi su verdikçe büyüyor, zihniniz. Algılama kapasiteniz. Kısacası İngilizce Öğrenemiyorum demeniz aslında bir fidan diktim ama can suyunu vermeyi unutmuşum demekle aynı şey.
Maalesef ki Türkiye de İngilizce'yi öğrendiğini ya da bildiğini savunanlara nazaran resmi rakamlara göre İngilizce bilen sayısı geçen senelere göre artış gösterse bile diğer ülkelerin ilerlemeleri karşısında oldukça düşüktür. EF Education First (İngilizce Yeterlilik Endeksi)'ne göre 63 ülke içerisinde 47.sırada olduğumuzu göstermektedir veriler.
Maalesef ki Türkiye de İngilizce'yi öğrendiğini ya da bildiğini savunanlara nazaran resmi rakamlara göre İngilizce bilen sayısı geçen senelere göre artış gösterse bile diğer ülkelerin ilerlemeleri karşısında oldukça düşüktür. EF Education First (İngilizce Yeterlilik Endeksi)'ne göre 63 ülke içerisinde 47.sırada olduğumuzu göstermektedir veriler.
Peki o zaman biz nasıl olacakta İngilizce'yi öğreneceğiz?
Nasıl olacakta ekmiş olduğumuz o fidan dallanıp budaklanacak suyu bulacak?
1.Dil öğrenmek için yapılması gereken ilk şey bol bol kelime ezberlemektir.
Ne kadar geniş bir kelime hazneniz olursa o kadar iyi İngilizce konuşmanıza olanak sağlar. Peki kelime ezberi için ne yapılabilir? Bilimsel gerçeklerin gösterdiği verimli bir yol var. Kelimeyi sadece harflerden ibaret görmek yerine bir simge yani bir fotoğraf üzerine oturtmak. Bu sayede kelime zihnimizde 3 boyutlu bir hal almış oluyor. Kelime ezberi yaparken o kelimeyi temsil eden ya da çağrıştıran fotoğraflar kullanmak kısa sürede ezber yapmanızı sağlayacaktır.2. Kelime tek başına yeterli değil. Bir de onu kullanabilecek ortam yaratmak gerekiyor. Bunu nasıl mı yapabilirsiniz?
Eğer öğrenciyseniz şanslısınız. Bir çok Erasmus öğrencisi var, o çevreden arkadaş edinebilirsiniz. Bu sayede ana dili İngilizce olan kişilerden İngilizce öğrenme imkanı da oluşturmuş olursunuz. Bunun yanı sıra öğrenci değilseniz üzülmeyin. Çünkü sizler için de bir çok online portal bulunmakta. Bu online portallarda anadili İngilizce olan bir çok insanlar konuşarak ilk adımı atmış olursunuz.3. Şimdi şunu soranlar var: Nasıl konuşacağım ki İngilizce? Sadece kelime öğrenerek İngilizce öğrenilir mi?
Bu konuşmalar bir nevi ilk korkuyu yenmeniz için birer adım atmanızı sağlıyor. İnsan evladı psikolojisi gereği bilmediği şeyden korkar, oysa ki bu çocuklar için geçerli değildir. Onlar ağızlarını oynatıp, sesleri taklit ederken oldukça cesurdurlar. Bizde İngilizce öğrenmek için ilk adım atığ cesur olmalıyız. Bu yüzden de 2. maddeyi mutlaka yerine getirip rezil olmaktan korkup bir "Hi" bile demekten kaçınmamalıyız.4. O dili konuşabilmek için küçük küçük adımlar atarken bir yandanda o dili bol bol duymanız gerekiyor.
O yüzden İngilizce öğrenebilmenizde en önemli adımlardan birisi ise bol bol İngilizce şarkı dinlemek, yabancı dizi izlemektir. Bu sayede kulak doygunluğu oluşmaya başlayacaktır. Daha çok kelime hafızanızda kalıcı hale gelecek ve grammer kurallarını da görmeye başlayacaksınız. Hem kulağınız dile dikkat kesildiğinizde daha net duyacaktır cümleleri.5. Dinleme kısmını yukarıdaki maddeye bağlı kalarak hallettik.
Ama birçoğumuzun bildiği gibi kalem oynatarak yapılan çalışmalar sözlü çalışmalardan daha verimli sonuçlar verir. Kendimden örnek vermek gerekirse, ne zaman sınavlara yazarak, kendi özetimi çıkartarak çalışsam aldığım puanlar mutlaka diğerlerine göre daha yüksek oluyordu. Çünkü yazmak beynimizin farklı noktalarını hareket geçirip şematik bir biçimde hafıza da kalıcı hale getirmesini sağlıyor. Şematikleşen bilgiler oldukça kalıcı oluyor. O yüzden İngilizce öğrenmeye çalışırken mutlaka bir defteriniz olsun. O deftere yazarak çalışırsanız hem daha düzenli hem de daha hızlı olmuş olursunuz.6. Bir diğer gerçek ise İSTİKRARLI olmaktır. İstikrar olmadan İnglizceyi öğrenmekte başarı sağlamanız pekte mümkün değildir.
Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Alper Evrensel istikrarın başarıyla olan ilişkisi için şöyle diyor “Yılmadan, bıkmadan, demoralize olmadan ısrar etmek başarılı olmanın en önemli unsurudur” diye konuşuyor. O yüzden öğrenemedim, sürekli unutuyorum demek yerine bir plana bağlı kalmanız gerekiyor. O dil planını aksatmadıkça İnglizceyi gerçekten öğrendiğiniz göreceksiniz.
Kısacası İngilizce'den korkmamalı, hata yaparak ders çıkararak yola devam etmelisiniz. Düzen ve istikrarla İngilizce'ye bağlı kalırsanız o da size meyvesini mutlaka verecektir.
Bu zamana kadar yapamadım şimdi nasıl yapıcam ki demeyin!
Bu zamana kadar yapamadım şimdi nasıl yapıcam ki demeyin!
Mark Kay demişki "Başarının sırlarından biri, geçici başarısızlıkların bizi yenmesine izin vermemektir".Yani ilk seferde öğrenemedin. İkinci kez denedin gene olmadı. O zaman üçüncüyü dene, sonra dördüncüyü ta ki başarana kadar! Vazgeçmemek İngilizce öğrenmek kadar bir çok hedefimizde bize yardımcı olacaktır. Umarım yukarıda bahsettiğim maddeler sizlere yardımcı olmuştur!
0 Yorumlar