ÇÜNKÜ BİZ KARINCAYIZ - UZAYLILAR YA SÜMÜKLÜYSE?
Çünkü Biz Karıncayız kitabını uzun zamandır okumayı istiyordum. Sonunda dileğimi gerçekleştirdim. Beklediğim gibi miydi? Kesinlikle hayır. Peki bu iyi bir şey miydi? Kesinlikle evet.
Çünkü bu kitap bana unuttuğum bazı şeyleri hatırlattı. Hatırlattığı şeyler çok basit olmasına rağmen, günlük hayatımızın içinde hiç hatırlanmayan noktalardı. Hadi o zaman kitap hakkında genel düşüncelerimi kısaca içeriğini açıklayayım!
Yabancı yayıneviden harika bir ciltle çıkarıldı Çünkü Biz Karıncayız. Kitap içerisinde hem bilim kurgu hem fantastik hem dram hem eğlence, yani aradığınız bir çok şeyi bulunduruyor. Ve bunu o kadar doğal bir dil ve olay örgüsüyle anlatıyor ki kapılıp gidiyorsunuz.
Liseli bir oğlan kendini bildi bileli etrafı tarafından bir dalga malzemesi olarak kullanılmış. Buna rağmen son derece bilime ve yıldızlara meraklı olan biri olmayı başarmış. İyi bir arkadaşı ve gerçekten aşık olduğu bir erkek arkadaşı da olmuş ama gelin görün ki mutlulukların ömür boyu sürmez. Değil mi? Zaten yeteri kadar iyi olmayan hayatında işler daha sarpa sarıveriyor. Kitapta takma adı Uzay Bebesi olan ana karakterimizin, erkek arkadaşı intihar ediyor. Birden bire. Uzay bebesine göre intiharı için bir neden yok, onu mutlu, iyi sanıyor. Ama onun ölümü ardından en yakın arkadaşı da ondan uzaklaşıyor ve oğlan ister istemez sevgilisinin ölümünden kendini sorumlu tutuyor. Durumu engelleyemediği için kendini affedemiyor.
Bu süreç içerisinde ruh halini öyle güzel anlatmış ki yazar. İstemsizce kötü hissediyorsunuz. Ama abartısızlığı, kendine ve dünyaya olan öfkesini, yaşamaktan zevk almayışı son derece olağan bir dille anlatılmış. Aynı zamanda işin içine uzaylılar giriveriyor. Gerçi uzaylılar oğlanın hayatını çok daha önceden mahfeden tayfanın ta kendisi. Ona Uzay bebesi denmesinin sebebi uzaylılar tarafından kaçırıldığını söylemesinden kaynaklanıyor zaten.
Uzaylılar ona bir düğme ve bir seçenek sunuyor. Bu dünya patlayacak, önünde ki düğme tek kurtuluşunuz. Ya o düğmeye basarsın ya da yok olursunuz.
Tahmin edersiniz ki zaten berbat bir hayata sahipken, her gün aşağılanıp, şiddet görürken, bu dünyada devam etmek istemeyecektir. İşte tam da burada başlıyor hikaye. Onun dünyaya karşı savaşı, kendinden vazgeçişini okumaya başlıyoruz. Fikrini değiştirecek bir şeyler arıyor. Biilmiyorum ama sanki burada İntiharın iç yüzünü anlatmaya çalışmış gibi hissettim. Yazar sanki uzaylı görseli altında oğlanın bilinç altına inmiş ve onun halüsinasyon gördüğünü düşündürmek istemiş. Halüsinasyonlar da bile kendinden umursuz, dünyadan beklentisiz, ama hala bir cevap hala bir neden arıyor Uzay bebesi.
Belki gerçekten uzaylılar kaçırıyordu, bundan maalesef kendi bile tam olarak emin olamıyor. Bu süreç içerisinde herkese tek bir soru soruyor.
Dünyayı kurtaracak bir fırsatınız varken onu kurtarır mıydınız?
Ben hikayenin sonundan dolayı, bunu intiharın daha doğrusu kendinden vazgeçmenin kıyısından dönüş olarak algıladım. Çaresizlik ve seçeneksizlik içerisinde kendisini doğru yola çekecek bir cevap arayışı. Neyse ki çevresinde ona dikkat eden ve onunla gerçek manada ilgilenen insanlara sahipti.
Lafın özü kitap sadece bilim kurgu ya da ergen edebiyatı olarak algılanmamalı. Çok daha derin bir hikayesi olduğu açık. İnsanların içlerine kapanmaları, çevreleri tarafından yalancı ya da değersiz olarak adlandırmaları, kendileri gibi olmayanı aşağılamaları konuları çok güzel bir biçimde işlenmiş. Mutlaka alıp okuyun pişman olmayacağınızı garanti edebilirim!
0 Yorumlar