Bir arabanın size çarpmasını istemezsiniz, bir köprüden atlamayı istemeyeceğiniz gibi. Elektrik akımına kapılmaktan korkarsınız değil mi tıpkı bir avuç ilacı içmekten korktuğunuz gibi. Ölümü düşünmekten çekiniriz, o belirsizlik hissi içimizi kara bir delik misali sarmasın diye hep geri plana atarız. Peki düşüncesinden bile çekindiğimiz şeyleri nasıl olur da bir çıkış yolu olarak düşünür bir insan? Bunu kendi isteğiyle mi yapıyordur?
Çok mutluydu
Neşe dolu esprili bir insandı
Hiç kimseyle sorunu olmazdı
O hep en iyimizdi
Bu cümleler genellikle birden bire intihar eden insanlar ardından çok kullanılanlardan bir kaçı. İntihar ise kişinin kendi isteğiyle hayatından vazgeçmesi olarak yer alıyor akıllarımızda. Oysa ölümün düşüncesinden bile korkarken nasıl olur da kendisini öldürme kararı almış bir insanın bunu kendi isteğiyle yaptığını iddia ediyoruz?
Sosyal baskı, aile baskısı, yalnızlık, içe kapanma ile neşenin ardına saklanan, güler yüzlü bir maske takan bir kabuk haline gelen insanlara o kendi istedi demek kadar adice bir açıklama olamaz. Kimse bile isteye elinde bir başka seçenek varken en kötüsünü seçmez. Kendini kurtarılamayacak bir yer de görmeyi arzulamaz. Birileri bazen farkında olarak bazense hiç farkına varamayarak o kişiyi uçuruma doğru ilerletir.
Sonra düşmesini izlerken bunu kendisi istedi, atlamak onun tercihiydi der. Bugün şaşkınlıkla bir ünlünün intihar haberiyle karşılaştım. Shinee'den Jonghyun. Çok komik, esprili, sevgi dolu ve oldukça başarılı bir sanatçıydı. Harika besteleri ve bir o kadar güzel bir sesi vardı. Ünlüydü. Zengindi. Bizce keyfi yerinde olmalıydı değil mi? Ne sorunu olabilirdi ki? Onlarca hayranı vardı, hayatının dört dörtlük olması gerekirdi.
İnsanların içinizi görmesini beklemeyi bırakın, çünkü henüz dışımızı bile göremiyorlar. Sokakta yürürken hepsinin gözü vitrinlerde, telefon ekranlarında ya da aynalarda... Kendilerine ait olduğunu düşündükleri hayatlarına son derece dalmış durumdalar. Kim ölmüş kim kalmış umurlarında değil. Kimin gözünde yaş var, kim dayak yemiş, kim kimsesiz kalmış, kimin cebinde beş para yok, bunlar pekte önemli değil bizler için. Gitgide kopuk, zıtlaşan, onarmaktan ziyade kıskanmaya odaklı insan modelleri yaratılıyor.
O modellerden biri olmayı kabul etmeyenlere tuhaf damgası vuruluyor. O tuhaf olanlar çoğunluğa uyup rol yapmaya başlıyor ve içlerinde her ne yaşıyorlarsa saklıyorlar. Baskı, endişe, duygusal yoğunluk, kırgınlık, susmayan bir düşünce dünyası, yalnızlık hissi... Onlarca his üst üsteyken biz sadece gülümsediklerini görüyoruz ve ölüm haberlerini alınca şaşkınlığımızı saklayamıyoruz.
İntihar kişinin kendi kararına bağlı değildir bir toplumsal cinayettir. Sen ben attıkları yardım çığlıklarını duymuyoruz diye kayıp giden insanlardan bahsediyorum. Bazen iş yeri baskısı, bazen aile içi şiddet, bazen mahalle baskısı... Sadece şiddettin adı değişiyor geri kalan her şey aynı.
İnsanlardan bir haber olmayı ne zaman öğrendik? Ne zaman karşı komşumuzdan korkar olduk? Ne zaman sokakta yaşlı bir amcanın bu yaşta bile bilet sattığını görüp üzülmedik? Ne zaman küçük bir çocuğun üzerinde montunun olmayışı içimizi cız ettirmemeye başladı?
Yaşadığımız şu dünyada her şey her canlı birbiriyle ilintili. Senin yapacağın tek iyilik bir başkasına şifa olabilir. Bazen bir gülümseme bir başkasının hayatını kurtarabilir. Bazen kırmızı ışıkta geçmeye çalışan birini tutmak onu yaşatır bazen küçük bir çocuğa bir kitap uzatman hayatını değiştirir. Kelebek etkisi denen şeyin varlığına inanıyorum. İnsanların artık insan gibi davranmaları gerekiyor.
O gencecik sanatçının ölümü beni hiç ummadığım kadar üzdü. İyi ve mutlu gözüken kaçıncı kişinin intihar haberiydi bu? Çevremde de bu tür şeyleri yaşamıştım. O iyi insanları bu denli içine kapatan ve kendi hayatlarının katili olmaya iten bizleriz. Onlara destek olmak yerine seyirci olmayı seçtiğimiz için oldu bunlar ve aynı şeyler tekrarlanmasın istiyorsan kendimize gelmemiz gerek.
Bazen küçük bir işaret, bazen bir çift laf onun çaresizliğini sezmemize yardım edebilir. Ama kulağını kapayıp, gözünü yumarsan o sana çığlıklar atsa da duyamazsın. O yüzden birazcık özveriye çağırıyorum sizleri. Bu karamsarlığa düşen yarın bir gün siz de olabilirsiniz, ya da canınız gibi sevdikleriniz.
UNUTMAYIN!
UNUTMAYIN!
İntihar bir tercih değildir intihar bir toplumsal cinayettir!
0 Yorumlar