SÜLEYMAN AMCA HAYATINI KAYBETTİ
Geçtiğimiz aylarda AYLA isimli Güney Kore ile Türkiye arasındaki askeri ve siyasi ilişkileri konu alan bir film vizyona girmişti. Film, gerçeklerden esinleniyordu. Gerçek bir hayat hikayesinden. İşte o hayat hikayesi Süleyman Dilbirliği adındaki koca yürekli bir Türk askerine aitti. Açıkçası ben Ayla filmini görmeden önce Güney Kore'de yaşanan bu olayı biliyordum. Süleyman amca Güney Kore'ye savaş için gönderilen Türk askerlerinde sadece biridir. Bir gün yolları kimsesiz ve savunmasız bir kız çocuğuyla kesişir. Süleyman amca onu yalnız bırakamaz ve orduya daha doğrusu yanına alıverir. Tüm bakımıyla kendi ve silah arkadaşları ilgilenir. Hatta birbirlerinin dillerini anlamayan iki insan olmalarına rağmen baba ve kızı olmayı başarmışlardır.
Beni Ayla'da etkileyen ne efektler ne savaş ne de oyunculuktu. Bu hikayenin gerçek olduğunu bilmek bile tüylerimi diken diken ediyor.
Bir asker düşünün. Kanın. savaşın. ölümün ortasında bir çocuğun elinden tutuyor. Onu yalnız bırakamayacak kadar vicdan sahibi. Devletlerin savaşı arasında kaybolup giden nice hayattan bir kaçı onların ki. Hala devam etmekte olan acımasız savaşların içerisinde ölen masum çocuklardan sadece birisi olabilirdi Ayla.
Ama Süleyman Astsubay tüm karşı çıkışlara, yapamazsın, çocuk bakmaktan ne anlarsınlara rağmen onu o meçhul sondan kurtardı. Bence bizleri Kurtuluş Savaşı'nda onlarca devlete karşı kurtaran şey de buydu. Vicdan. Bence yardımsever bir toplum olduğumuzu bizden hoşlanmayan milletler bile inkar edemez (Adı üstünde Türk Misafirperverliği). Ayla bu sevginin sembollerinden sadece birisi.
Süleyman Astsubay bir askerden öte bir insan olduğunu göstermiş bizlere.
Öldürmek yerine yaşatmanın gücünü göstermiş. Ona dilini öğretmiş, onu giydirmiş, saçını özenle taramış... Düşününce dilini bilmediğiniz bir ülke de, savaşmak için gittiğiniz bir diyarda, kendinize bile bakmaya üşendirecek kadar ağır yükleri olduğunu anlamak zor olmaz. Sırtındaki tüm yükün üzerine minik bir kız çocuğunu oturtmuş.
Boş verin filmi.
Boş verin efektleri.
Boş verin tüm o iyi ya da kötü eleştirileri.
Her gece ölen askerlerimize 5 saniye veren haber bültenlerini düşünün.
Her gece ağlayan anneleri.
Her gece başını yastığa koyup gözüne bir damla uyku girmeyen babaları düşünün.
Babalarını bekleyen çocukları...
Ölüm her daim enselerindeyken bu denli bir özveri... Kelimeler Süleyman Amcanın yanında kifayetsiz kalır. O yüce gönüllü insan bir kaç saat önce hayata gözlerini yumdu.
Ama ölürken çok ama çok önemli bir değeri tekrar hatırlattı bize.
Sevmek, sevebilmek her daim savaşmaktan daha güçlüdür.
Herkes güzel sevemez. Herkes bu denli vicdanlı olamaz.
Asker demek yedi yirmi dört saat ecelle kol kola gezmek demek. Ama bunu layıkıyla yapmak gerektiğinde düşmana dostça davranmayı, gerektiğinde bir mazlumu kurtarmayı, gerektiğindeyse anne veya baba olmayı gerektiriyor işte.
Bir kediyi ölesiye dövmek ile bir çocuğu alıp sahiplenmek aynı şey midir?
Olmadığını biliyorsunuz. İnsanların sahip olduğu vicdanın büyüklüğü ve sevebilme gücü de farklıdır.
Kimisi kocaman sever, her şeyini ortaya koyar.
Kurtuluş Savaşı'nda vatanını seven ve ellerinde olmayanlara karşı hayatlarını ortaya koyan askerlerimize, milletimize bir selam götürmüştür Süleyman Amca.
Nurlar içinde uyu!
Fleurie-Solider
0 Yorumlar