Koğuş Öğrendiğim son gerçekle kaçtığım yerin aslında yetimhane olmadığı gün yüzüne çıkmıştı. Gerçi oraya yetimhaneye denemezdi. Koğuş, semtin en uzak durulası yeriydi. Sadece dayak yediğim ve aç kaldığım günlerden ibaretti. Genellikle gün ışığıyla çalışmaya başlar, güneş batarken ise koğuşun derinliklerine inerdiniz. Koridora dizilen ranzalar, ranzalara dizilmiş iril…
DevamıKörlük Olduğum yerde donup kalmış gibiydim oysa yürümeye devam ediyor, yanımdaki gözcü ile eve geri dönüyordum. Ayaklarım tıpkı zihnim gibi bağımsızlığını ilan etmişti. Perçem senin yüzünden öldü. Bu gerçeğin içinde kısılıp kaldım. “Kuluçka ölürken ailesi ödüllendirilir, belliki kıymet verdiğiniz birisiymiş ama bu ailesi tarafından ona biçilen bir kader. Sizin …
DevamıKuluçka İnsan acısını nasıl yaşar? Oturup ağlar, bir şeyleri kırar ya da iyileşene kadar uyur? Bilemiyorum ben kılımı kıpırdatacak enerjiyi bile bulamıyordum. Eve kendimi sürüyerek gelmiş yatağa çıkamadan salondaki koltukta uyuyakalmıştım. Uyku boyunca gördüğüm tek bir şey vardı: Kanla sırılsıklam olmuş yarım bir yüz. *** Baygınlığa benzer uykudan uyandığımda ayak…
Devamı7.Bölüm Yine Yeni Yeniden Çok fazla bilgi buna karşın hazmedecek çok az vaktim vardı. Ama bir yanım gerçeği hazmedip hızla sonuca varmaya ayarlamıştı kendini. Düşünüp tartarken yatakta bin kez dönüp durmuş olmalıyım. Sabah güneşi belli belirsiz pencereden içeri aydınlatırken daha fazla dayanamayıp kalktım. Balıkçı burada değildi. Adı neydi? Gerçi adı varsa bile Ada’…
Devamı6.Bölüm Değişim Rüzgar Ada’nın ağaçlarını döverken yatakta bir o yana bir bu yana döndüm. Radyo açıktı ve odayı frekans cızırtıları dolduruyordu. Gözlerimin önünde uçuşup duruyordu öldürülen insanlar. Eve nasıl getirildiğimi bilmiyorum. Balıkçı mı getirmişti ya da başka birileri mi? Emin değilim. Bana ne yapmışlardı? Benden ne istemişlerdi? Peki ya benden…
Devamı