Advertisement

TATİL İÇİN TAVSİYE - CUNDA - SESSİZ SAKİN BİR ADA


Alibey Adası - Aşıklar Tepesi - Sevim Necdet Kütüphanesi 

Tatil yeri mi arıyorsunuz? Ya da hafta sonu bir kaçamak yapıp şehirden ayrılmayı mı düşünüyorsunuz? Hem kafam rahat olsun hem çok ses olmasın hem de yakın mı olsun diyorsunuz?

O zaman rotanızı CUNDA'ya çevirin!

Balıkesir'n Ayvalık ilçesine bağlı Cunda (Alibey) Adası hem İstanbul'a yakın hem de kalabalıktan uzakta!
Nasıl sessiz sakin kalmış açıkcası bende pek anlamadım. Belki de biz şanslıydık kalabalık haline denk gelmedik bilemiyorum. Etrafta adanın yerlileri bizler gibi bir kaç turist, bol bol kedi ve martının olduğu bir doğaya sahipti.
Evlerin minik minik olması, ağaçların bol bol yer kaplaması, büyük şehirlerden uzaklaşmak isteyenler için birebir!
Hem Büyükada'yı sevenler Cunda'ya bayılacaklardır! 

Peki Cunda'ya Nasıl Gidebilirim?

Cunda'dan önce Ayvalık'a gelmek mesele. Ben otobüsle gittim o yüzden uçakla gidecek olanları maalesef bilgilendiremiyorum. Otobüsle gitmek toplam 4 buçuk 5 saatimi aldı. Ayvalık otogarında inince bir E hani deniz? Oluyorsunuz. Olmayın!
Dağın başında kalmışlık hissini atın üzerinizden. Önceden Ayvalık'ın göbeğinde olan Terminal nedendir bilmem Ayvalık'ın dışında bir yere taşınmış. Bu sebeple otobüsten indikten sonra otogarda sizi bekleyen minibüsler göreceksiniz. Onlara usul usul yanaşıp Cunda'ya(kişi başı minibüs ücreti 3 tl) gider mi diye soruverin. 
Şöforler oldukça yardımcıydı. Oradan bindiğiniz Hastane minibüsleri sizi Cunda dolmuşlarının geçtiği durakta indireceklerdir. Açıkcası bizi götüren şöfor Cunda dolmuşunu yolda durdurup bizi ona aktarıvermişti. 
Koştur koştur dolmuşa geçtikten sonra (kişi başı minibüs ücreti 3 tl) oturup bizi karşılayan güzel denize bıraktık kendimizi. Dolmuşta süren 10 - 15 dakikalık yolculuk sonrası ada merkezinde indik zaten orası son durak olduğu için endişelenmeyin, yanlış yere gidiyor olmayacaksınız.

Cunda'ya geldikte Cunda'da ne yapılır ki?

Merkezde indiğimizde 07:50'di. Çoğu yer 8'den sonra hizmet verdiği için sahil boyu gezdik. Temiz hava, henüz yakmayan güneş ve sessizlik içinde 1 saate yakın dolandık. Bankta otururken bir baktık ki meşhur güneş saati önümüzdeymiş. Şaş kaza onu da görmüş olduk. Taş Kahve önünde Ayvalık tarafına doğru dümdüz devam ettiğinizde sizde görmüş olacaksınız.
Aç karına bu kadar gezme yeter diyip soluğu Taş Kahve'de aldık. Serpme kahvaltıları yokmuş. Oradaki çalışanlardan tatlı bir abimiz kahvaltı tabağı önerisinde bulundu. İki kişinin rahatlıkla doyabileceği bir kahvaltıydı. Ama açıkcası biraz daha iyi olmasını bekliyordum, özellikle intertte övüp durulması ve bende yarattığı beklentiden dolayı biraz hayal kırıklığına uğradım. Ama genel olarak Taş Kahve'nin içi ve çalışanların tavırları hoştu. Ama köy kahvaltısı tadında bol çeşitli bir şeyler yemek istiyorum ben, dolu dolu olsun kahvaltım diyorsanız Taş Kahve dışında bir yerde oturmanız daha iyi olacaktır.
Kahvaltı faslını atlattıktan sonra sıra gezme sefasına geldi. Tabiki bir internet kuşu olduğumdan önerilen yerleri not etmiştim. Ama insan biraz kendi kafasına göre gezmek istiyor. O güzel ve eski sokakları gezerken ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Sokakların tozunu attırırken birden sokak arasından karşımıza kocaman bir Kilise çıktı. 
Taksiyarhis Kilisesi - Ayvalık Cunda Rahmi Koç Müzesi

Taksiyarhis Kilisesi! 

Rahmi Koç Müzeler Vakfı tarafından  ortaya koyulmuş başka bir şah eser! Kimse kusra bakmasın ama Türkiye'deki tüm müzeleri bu vakfın kontrolü altına vermemeliler. Bu işte bence en iyilerden biri! Hem temizliği, hem restoresi, hem planlaması, hem içine yerleştirdiği parçalar, tarihi doku, çalışanların tavrı her şeyi ile çok başarılı bir sistem kurmuşlar. Birçok kez Rahmi Koç bünyesindeki müzelere gitmişimdir hepsinde de memnun kaldığım, dopdolu bir gün geçirmişimdir.
Cunda Taksiyarhis Kilisesi'de aynı şekilde sonuçlandı. Zamanında cami olarak kullanılmış kilise, üzerindeki işlemeler boyanıp kapatılmış, sonra terk edilmiş, deprem geçirmiş, askıya alınmış, yine terk edilmiş, taki Rahmi Koç bünyesine alınıp yeniden restore edilene kadar. Sonuç ise şahane!
Kilise iki katlı ve Rahmi Koç müzelerinden aşina olduğunuz, klasik arabalar, minyatürler, tarihi oyuncaklar... Duvar resimlerinin büyüleyen bir aurası var. Cunda'ya gitmişken mutlaka görmeniz gereken bir yer. Sakın atlamyın pişman olursunuz.
Müze gezisini bitirdikten sonra bina girişinin solunda kalan yokuştan yukarı doğru çıkmaya başladık. Neden mi? 

Sevim ve Necdet Kitaplığı/Kütüphanesi diğer bir durağımız da ondan! 

Yine Sevim Necdet Kitaplığını düzenleyen ve restore eden Rahmi Koç ekibi. Diyorum ya işlerinin ehli olan bir ekibe sahipler. 
Sevim Necdet Kitaplığı - Aşıklar Tepesi

Kütüphanenin olduğu tepeye çıktık ve neden bu denli gidilmesi gerektiği konusunda ısrar edildiğini anladık. Tüm Cunda ayaklarımızın altındaydı. Tüm Ayvalık'ta olabilir. Gözünüzün alabildiği her yer ada parçaları ve denizle kaplıydı. Esen soğuk rüzgar, güneşi kapayan tente, elinizde ki limonata ile sıcak bir yaz gününde kesinlikle olmak isteyeceğiniz yerdi.
Yaklaşık 2 - 3 saatimizi orada geçirdik. Hem Kütüphanenin içini gezdik hem de yakınındaki değirmene doğru gittik. Tepelerde dolanırken esen o rüzgar sayesinde uzun uzun manzarayı seyredebiliyorsunuz.
Sonrasında tekrar sokaklarında dolana dolana merkeze doğru ilerledik. Kalabalık grupları görünce bir şaşırıyorsunuz ilk önce ne olduğunu anlamadık ama biraz daha ilerleyince pazarın kurulduğunu görebildik. Cumartesi günü pazar günleriymiş. Eğer daha dolanacak olmasaydık kesinlikle almak isteyeceğim, karışımlar ve otlar bulunuyordu. Taze tazeydi hepsi. Yaşlısından gencine birçok satıcının olduğu güzel bir pazar alanıydı, arabasıyla gelenler kesinlikle eli boş dönmesin!
Pazardan geçip gittikten sonra Vino Şarap evinin yakınlarına kadar geliverdik. Bol bol adanın sokaklarında gezdikten sonra dolmuş duraklarının yanındaki Gözde adlı minik dükkanı görüverdim. Sırf ağırlık olmasın diye bir şey almayan ben, dükkandan yayılan güzel kokudan mı bilmem içeride buluverdim kendimi. 
Ayvalık Sokakları 

El yapımı sabunlar, kolonyalar, zeytinyağı ve zeytinler!
Özellikle kolonyaları harika kokuyor! Kertil Çam Kolonyasıymış. Meşhurmuş. Nereden mi biliyorum? Dükkanda tatlış mı tatlış bir amcamız duruyordu. Gerçekten hoş sohbet esnafları öyle insanları görünce daha çok özlüyorsunuz. Al demeyen, sadece o an orada olduğunuz için sohbet eden, yer tavsiye eden, sevimli bir amcamızdı. Kesinlikle yolunuz düşerse gidip görmeli, bir şey almayacak olsanız bile sohbet etmelisiniz. Gerçi kesinlikle kolonyalarını alın derim. Elime koklamam için döktüğü kolonya ertesi gün bile mis gibi kokuyordu. İyi ki almışım dedirtti.
ad Ayrıca bir gerçek vardır. Zeytinyağı alacaksanız Ayvalık'tan alın derler. E en azından bunu yapalım dedik. Bir kaç bir şey daha yüklenip(sabun, zeytin, kolonyağı) sonunda akşam ettik. Akşam yemek yediğimiz yerin adını hatırlayamadığım için öneremiyorum(üzgün surat) ama balıkları mükemmeldi! Yemeden gelmeyin!
İşte böyledi Cunda.
Sessiz sakin, sokaklarında kaybolmalık, tepelerinde serin serin manzara izlemelik dünyanın bir ucu değil de yanı başımızda pekte bilinmeyen bir güzellik. 
Eğer çok zamanınız yoksa ya da dinlenmek için bir yer arıyorsanız kesinlikle gezi rotanıza eklemelisiniz!

Yorum Gönder

0 Yorumlar